Hareket etmek, hem yetişkinlerde hem de çocuklarda sağlıklı bir yaşam için oldukça önemliyken, aynı zamanda beynin yapılanmasına da yardımcı olur. Aslında bu bağlamda oynanılan her oyunun beyin gelişimini desteklediğini söyleyebiliriz. Yapılan birçok araştırma; bir çocuğun öğrenebilmesi için birçok hareket deneyimine sahip olması gerektiği yönünde ve yaşamın ilk yıllarında kazanılan dönme, yuvarlanma, emekleme, koşma, zıplama gibi beceriler beyni oldukça geliştirmekte. Öyleyse hareket etmenin önemi bu kadar bariz iken, bebeklik döneminden itibaren hareket etmesi için yeterli fırsatı yaratmalıyız.
Sinir sistemi anne karnında oluşmaya başlar ve bebek neredeyse 10 milyar nöron adı verilen sinir hücreleriyle dünyaya gelir. Bu sayı çocuğun ilk yıllarında deneyimlere bağlı olarak katlanarak artar ve trilyonlarca bağlantı oluşur. Bu oluşan bağlantılar beyin beden ilişkisi için oldukça önemlidir. Beynin sinirsel bağlantıları geliştirme ve sürdürme yeteneği yeni hareket ve deneyimlerine dayanır. (choosy kids,ımıl 2016) Beyin hücreleri arasındaki bağlantı sınırlı aktivite sonucu budanmaya başlar ve buna Kullan-At kuralı denir. Bu kural hem çocuklar hem de yetişkinler için geçerlidir.
Araştırmacılar çocukların hayatlarında, belirli öğrenme türlerinin gerçekleştiği dönemlerin olduğunu söylüyorlar. Örneğin ilk görme nöronlarının 2-4 aylık civarında birçok bağlantı kurmaya başladığını ve 8-9 aylarda bu bağlantıların zirve yaptığını belirlemişler. Bu nedenledir ki ilk 2 aylık dönemde renkleri ve uzak mesafeleri seçemezler. Bu önemli dönemlerde bebeğiniz için bu fırsatı değerlendirmez ve siz de yeterli çevresel koşulları oluşturmazsanız optimal gelişim seviyesine ulaşması da pek mümkün olmayabilir. Bu zarar göreceği anlamına gelmiyor sadece potansiyelinin altında kalacaktır. 15-20 yaşlarına kadar sinir sistemi olgunlaşmaya devam edeceği için bu dönemlere kadar çeşitli aktif katılımı destekleyecek oyunlar sunabilirsiniz.
Çocukların beyinlerini harekete geçirmek için hareket etmeleri gerektiğini düşündüğümüzde, ‘Hareket Berekettir’ sözü oldukça anlam kazanıyor öyle değil mi? Orta hattı yakalama ve sonrasında orta hattı çaprazlama bebeklikten beri önemsenmesi gereken ve aktif harekete dönüştürülmesi gereken anektodlardır. Çünkü bu aktiviteleri desteklediğinizde, beyin bu girdilere tam güçle yanıt verir. “Baş omuz dizler ve ayaklar şarkısında olduğu gibi vücudunu kullanıldığı şarkılar vücudun orta hatlarını geçmenin örnekleridir. Bu tarz bedenlerini aktif tutacak ve bedenlerini 3 düzlemde de ayrımlaştırmasına yardımcı olacak şarkılı aktiviteler vücudunun her yerini keşfetmesine yardımcı olacaktır. Şarkılar ile birlikte yapılan fiziksel hareketler, beynin hem sol hem de sağ taraf koordinasyonunu gerektirir. Bu, beynin bir tarafından diğerine iletişim için önemli olan iki tarafını ayıran korpus kallozum adı verilen dokuları güçlendirir. Bu hareketler, dil, okuma yazma ve matematik becerilerinde daha fazla gelişme için temel oluşturan sinir yollarını geliştirmeye ve güçlendirmeye yardımcı olur.
Ritim, çocukların birçoğunun sevdiği şeydir. Hatta daha anne karnında onu sakinleştiren şey, sizin kalp atışlarınızın sesi ve amnion sıvısının ritmidir. Bu yüzden bir müzik açıp çocuğunuz ile birlikte dans figürleri yaparken, dışarıdan yalnızca çok eğleniyor gibi görüneceksiniz fakat aslında çocuğunuzun beyin gelişimine eğlenceli bir şekilde destek olmuş olacaksınız.
6. aydan itibaren hareketlenmeye başlayan bebeğiniz için bedeninin farkındalığını artırmak için yapmış olduğu tekrarlı hareketler beyin beden bağlantısını güçlendirmeye devam eder. Bu dönemde görsel olarak da etrafa daha fazla hakim olmak isteyecek olan bebeğiniz aldığı farklı duyusal girdiler sayesinde hareket etmeye istekli olacaktır. Bu durumda sizin de bu fırsatı ona oluşturmanız ve çevresel düzenlemeleri ona göre yapmanız gerekiyor.
Örneğin 4,5 aydan itibaren destekli bir şekilde oturtmaya başladığınız bebeğinizin görsel alan algısının geliştiğini ve daha fazla görsel uyarana maruz kalarak, bedenini daha heyecanlı bir şekilde çevresindekilere ulaşmak için kontrolsüzce hareket ettirdiğini farketmişsinizdir ya da farkedeceksinizdir. Oturma becerisi gelişirken tam bir dik oturmaya gelene kadar defalarca defalarca bu beceriyi farklı şekillerde deneyimlemesi için yeterli fırsatı oluşturursak, bu becerideki kazanımları ile birlikte oluşan bağlantılar sayesinde diğer alanlardaki becerileri de desteklemiş oluruz. İnce motor beceriler, duygusal cevaplar, bilişsel beceriler gibi.
Bu nedenle bebeğiniz oturmaya başladıktan sonra gerekli bağlantıları oluşturabilmelerine fırsat vermek gerekiyor. Örneğin oyuncaklarını hemen önüne koymaktansa biraz daha uzağa yerleştirmek onun o nesneye ulaşabilmesi için bedeninin sınırlarını deneyimlemesine yardımcı olacak. Belki ilk denemede çok başarılı olamayacak ama sıklıkla deneyecek ve onun için kolay ve doğru olan yolu keşfedecek.
Aynı şekilde oturma sonrasında ebeveynlerin aceleci tavırları içerisinde ayağa kaldırma iç güdüsü oluyor ister istemez. Bebeğimizi ayakta görmek bize inanılmaz bir mutluluk veriyor tabiki. Ancak hazır olmadan ve ara bağlantıları oluşturmadan sunulmuş beceriler sonrasında ara basamakları öğretmek oldukça zor olabiliyor. Peki neden? Ayakta sizin yardımınız ile duran bebeğiniz ve hatta yürütülen daha fazla görsel alan hakimiyetine zahmetsiz ulaşım sağladığı için artık ara basamakları kullanmak için gerekli enerjiyi harcamak istemeyecektir. Zorlanma düşüncesi bir kaçış davranışı ortaya çıkaracaktır. Emin olun hepimizde bu böyledir. Bir şeye ulaşmanın zahmetsiz ve kolay yolu var ise, zor olanı kimse tercih etmeyecektir. Ancak bir fark var ki bebekler kendileri bir beceriyi öğrenmek için çaba harcadıklarında oluşturdukları bağlantılar sayesinde iyi bir repetuara sahip olurlar ve bu deneyimleri daha hızlı keşif için kullanırlar ve birleştirirler.
Peki bu gibi durumlarda bedenini kısıtlı kullanan bebekler de ne olur? Motor planlama becerileri yeterli miktarda gelişmediği için örneğin yerde fazla vakit geçirmediği için gerekli bilgileri bedeninden alamayan bebeğiniz, belki yürümeye geçer ama yerden kendi başına kalkmakta zorlanır. Aslında bunu daha önce deneyimlemiş olsaydı, bu bağlantıları kendisi çok rahat oluşturabilecekti. Ancak şimdi yeniden bu bağlantıları oluşturmak için çalışmak gerekecek. Peki bu durumda zorlandığı aktivitede kalmak istemeyen bebeğiniz bilişsel olarak da ilerlediği için bunu anlamlandıramayarak emosyonel cevabı ne olacak? Tabiki reddedecek, inatlaşacak, ağlayacak ve yapmamak için kaçış davranışı geliştirecek. Böylece emosyonel alan ile birbirini nasıl etkilediğinden de bahsetmiş oldum. Bunu tablet izleme örneği ile şu şekilde açıklayabiliriz; tableti eline alan çocuk hızlı geçişleri gerçek yaşantısında da görmek ister ve olmadığını gördüğünde farklı emosyonel cevaplar geliştirmeye başlar, bunlar ciddi dürtüsel problemlere ve dolayısıyla iletişim problemlerine de yol açabilir.
Bizler de bir tablet gibi görev almaktansa onları bu deneyimleri doyasıya ve zamanında yaşaması, gerekli bağlantıları oluşturması için destek vermeliyiz.
Hayatın bir hareketle başladığını ve yaşamın kaliteli bir şekilde devam edebilmesi için binlerce hareket varyasyonuna ihtiyacımız olduğunu yeniden hatırlatarak, sözlerimi Mosche Feldenkrais ile kapatmak isterim ‘Hareket hayattır. Hayat bir süreç. Sürecin kalitesini iyileştirin ve yaşam kalitenizi iyileştirin.’
Uzm. Fzt. Yonca Görgül